M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Öcalan ve Yeni Format

Öcalan ve Yeni Format

Format günümüz teknolojisinde, sinema, fotoğraf ve bilgisayarda kullanılan bir terim.

Günümüzde ise en çok bilgisayar hard diskinin biçimlenmesi, yani eskinin tamamen yenilenmesi. Halk diliyle yeni bir başlangıç, temiz bir sayfa anlamında kullanılır.

Öcalan’ın bilgisayarı var mı yok mu? Kullanıyor mu, kullanmıyor mu (sanırım yok) bilmiyorum. Ama Öcalan’ın “Format” sözcüğünü yeni bir başlangıç, temiz sayfa anlamında kullandığından eminim. Öcalan’ın “böyle müzakere olmaz” sözünden bu anlaşılıyor.

Öcalan ile görüşen BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın ifadesine göre kalıcı bir çözüm için diyalog derinlikli bir müzakereye dönüşmesi gerekir demiş; tek başıma dört duvar arasında dünya ile bağlantıları zayıf olan bir müzakere yürütülmez demiş.

Süreç için büyük risk alan Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan açıklamasından anlaşılan o ki devlet ile iki kez tartışmış. Sürecin kapsamlı ve olumlu yürümesi için neler yapılması gerektiğini de yazılı ve de sözlü olarak devlete iletmiş.

Öcalan anlamlı bir müzakere dönemi demekle yeni bir başlangıç ve temiz bir sayfa öneriyor; yani “format”. İki taraflı eşit koşullarda konuşsun, tartışsın istiyor. Hükümetin bir türlü oluşturulmayan “Kürd Sorunu” programı olsun istiyor. “Genel” demokratikleşme gibi muğlak değil, özel olarak “Kürd” meselesini kapsayan açık, şeffaf bir “paket” olsun istiyor.

Öcalan, BDP ve Kandil doğru söylüyorlar. Kalıcı bir çözüm için diyalog, tartışma çok önemliydi. Bu aşama bitti. Artık müzakereye geçmenin zamanı. Müzakere için gerekli ortam sağlanmalı. Öcalan eşit koşulda avukatları, sivil toplum örgütleri, siyasi kişiliklerle görüşmeli. Eminim ki verilecek fırsat sürece ivme kazandıracak. Öcalan, PKK, KCK, BDP ve Kürdlerin beyninin arkasında yer edinen “güven” ve “samimiyet” gibi iki konuda çok ama çok büyük bir aşama kat edilecek. Tabii hükümetin ve Başbakan’ın çözüm için samimi bir niyeti varsa.

Çekilme durmuş olabilir, karşılıklı ateşkesin devam etmesi çok anlamlıdır. Hükümet anayasal bir takım düzenlemeler olmadan, tüzük, yönetmenlik gibi bazı fiili adımlar atsaydı çekilme durur muydu sanmıyorum. Ancak Başbakan günü kurtarmaya, işi yavaştan almaya, seçime oynamaya başlayınca yazık ki sorunun çözümü kritiğe girdi.

Kürd sorunu paketler ile çözülecek bir sorun değil. Yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması şarttır. Kaldı ki “paket” denilen açılımdan da Öcalan’a bilgi verilmemiş. Zaten bu yüzden Öcalan “yeni bir format” demek zorunda kalmış.

Gücü ve iktidarı ellerinde bulunduranlar yeni bir dönemin başladığını, diyalogdan müzakere sürecine geçilmesi gerektiğini kabul etmeliler. Bunun içinde Öcalan’ın kardeşi ve BDP ile sınırlı görüşmelerin çeşitlendirilmesi, iletişiminin daha serbest bırakılması gerekiyor.

En basitinde görüşmelere avukatları, Ahmet Türk, Sırrı Süreyya Önder, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderler, gazeteciler ile çeşitlendirilmesi yanlış anlamaların önüne geçer. Öcalan’ın ufkunu açar; konuştuğu kişiler ile yaptığı tartışmalar sonucu farklı ve yeni bir takım çözüm önerileri sunmasına yardımcı olur.

Niyetimiz bağcıyı dövmek değil de üzüm yemekse ortak yol, ortak payda bulunur. İyi niyet söz konusu ise Kur-an’ın ikaz niteliğindeki ayetlerine taraflar kulak vermeleri gerekiyor.

“Bakara; 213: Kendilerine bu kadar açık deliller geldikten sonra tuttular aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Bakara 217: Fitne ise adam öldürmekten daha büyüktür. Bakara 220: Allah düzelteni bozandan ayırır.”

İnancı olsun olmasın, insanlığın kabul ettiği bu ikaza kulak vermeyen felah bulamaz.

Bugün İslam ülkelerinde olanların özeti yukarıda makaleme alıntı yaptığım ayetlerin içinde bütünü ile vardır. “Hırs”, “kıskançlık” ve de “Fitne” İslam ülkelerini yöneten liderlerin sarıldığı en kötü hasletler olduğu için kan, gözyaşı, savaş, ölüm eksik olmuyor.

En basitinde Allah’ın ayeti olan “ana dil” konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın takındığı olumsuz tavrı hangi gerekçe ile izah edeceğiz.

Hürriyet’te Ahmet Hakan “ana dil” için bakın ne yazmış: 

“ANADİL ekmek gibidir, üzerinde tartışma yapılamaz. Anadil ana sütü gibidir, helalliğine laf edilemez. Anadil su gibidir, bir lütuf haline getirilemez. Anadil Allah’ın işareti gibidir, devlet katlarında strateji konusu olamaz. Anadil hayat gibidir, raconlara sığamaz. Anadil bir haykırış gibidir, susturulamaz. Anadil nefes almak gibidir, eğitimi engellenemez.”

İşte bunun için Öcalan’ın dediği gibi yeni bir “formata” gereksinim vardır. Yeni format için ilk etapta ne olabilir derseniz yıllardır medyaya, kamuoyuna yansıyor.

Öcalan’ın koşullarında iyileşme sağlanmalı. Karakol ve baraj yapımları durdurulmalı.

Koruculuk kaldırılmalı. KCK tutukluları serbest bırakılmalı. Anadil eğitiminde inkârcı tutuma son verilerek eğitim, öğretimin önü açılmalı. Hükümet sürece tek taraflı dayatmalardan vazgeçmeli. AKP, yeni bir anayasa yapmak için ciddi adımlar atmalı.

Barışın gelmesi, sürecin sorunsuz devamı için medya, aydın, siyasetçi ve kamuoyu

Hükümet, Başbakan, AKP, BDP, PKK ve KCK üzerinde baskıcı unsur olmalıdır. Kürdler silah susturarak, dışarı çıkarak kısmen üzerine düşeni yaptı. Sıra hükümetin adım atmasında.

Hükümet, AKP ve Başbakan seçim hesapları içine girmeden Kürd sorununun çözümü için gerekenleri yapar ve konuya odaklanırsa inanıyorum ki seçimde oy patlaması yapar. Ayrı bir format ile eski formatın dışına çıkarak yeni bir sayfa ve yaklaşım ile müzakere süreci yeni baştan ivme kazanmalıdır. Suriye’de çapulcu çetelere daha fazla bel bağlamamalı.

Müzakere ile devletin 90 yıldır zihnine kazınan ambargolar yıkılabilir. Çağın gerekleri ve uygulamalarına denk düşen yeni çıkış mekanizmaları bulunabilir.  Öcalan, BDP, Kandil, Avrupa kulaktan kulağa oyuna son verilip Öcalan’ın dediği gibi yeni bir mekanizma devleşen Kürd sorunda önemli ilerlemeler sağlayabilir. Artık süreç yeni plan yeni bir “format” istiyor.

Çekilmeyi yüzdeler ile ifade etmenin bir anlamı ve manası yok. Önemli olan çekilme denilen olguyu başlatarak sürece hizmet etmekti, o da oldu. Tam bu iyileşmeler olurken 189 yeni karakolların yapıldı. Şırnak’a 215 korucu alındı. Şırnak, İran sınırı boyunca aynı akarsu üzerinde birkaç “güvenlik barajı” ile Kürd coğrafyasını tahrip edildi. Fiili adım atmak bir yana, “ tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek devlet” diyen Başbakan ve “başka dilde eğitim isteyen Irak’a gitsin” diyen yardımcısı dağdan gelip bağdakini kovan dille süreci baltalıyor.

Kürdlere topyekûn kin besleniyor; Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Mehmet Kaya (eski), diyor ki “Rojava, ilaçsızlıktan kırılıyor. Bölge çapında kampanya başlattık. Dört kamyon dolusu ilaç ve tıbbi malzeme topladık. Ancak sınırın öbür tarafına geçiremiyoruz. Ne olur, şunu bir duyurun.”  İşte bu yüzden yeni bir “formata” gerek var. Ve Kürdler artık siyaset yapıyor bilin.

Kürdler yeni bir statü istiyor. Kürdler kinsiz, nefretsiz, samimi bir yaklaşım ve de barış istiyor. Çakallar sürüsünü Rojava Kürdlerinin üzerine salan bir zihniyet istemiyor.

APE MUSA’SIZ 21 YIL: 1918 Mardin Nusaybin ilçesi Zivinga köyünde doğdu. Suriye’de Kamuran Bedirhan ile tanıştı. 1941 yılında İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. 1959’da 49’lar, 1970 DDKO, 12 Eylül dönemlerinde Kürdçülük nedeniyle tutuklandı. Mahkeme başkanına “Sayın hâkim; KÜRD olmayı ben seçmedim. Gücünüz yetiyorsa beni Kürd olarak yaratanı yargılayın…!” diyen bir Kürd aydınıydı. Özgür Gündem ve Yeni Ülke gazetelerinde köşe yazarlığı yaparken Diyarbakır’da JİTEM tarafından 20 Eylül 1992 tarihinde katledildi. Yolumuz yolunuz, yerin cennet olsun Ape Musa.

ÖZGÜR BASIN İÇİN DUYURU:

'KCK Basın Davası' İçin Çağrı

Tutuklu Kürt gazetecilerinin 6. duruşması 25 Eylül Çarşamba günü başlıyor. 2011 yılının 20 Aralık günü 'KCK' adı altında özgür basın kurumlarına yapılan siyasi soykırım operasyonunun ardından 21 aya yakın bir zaman geçti. Bu operasyonda sadece gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanan 22'si tutuklu 46 gazeteci arkadaşımızın 6. duruşması 25 Eylül 2013 Çarşamba günü İstanbul Silivri Cezaevi Duruşma Salonu'nda başlayacak. Siz değerli meslektaşlarımızı ve duyarlı kamuoyunu, gazeteci arkadaşlarımızın nasıl bir 'komployla' gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılarak tutuklandıklarına, bizzat yerinde tanıklık yapmaya çağırıyoruz. Tutuklu arkadaşlarımız için duruşma öncesi 22 Eylül Pazar saat 18:00'de Galatasaray Lisesi önünde yapacağımız basın açıklamasına ve 25 Eylül Çarşamba günü başlayıp 27 Eylül Cuma gününe kadar sürecek olan duruşmaları izlemeye davet ediyoruz. Saygılarımızla...

Özgür Gündem - DİHA - Azadiya Welat - Demokratik Modernite - Fırat Dağıtım  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi